18 Ocak 2014 Cumartesi

Profesyonel Satışçıların Sırları ve Yönetimde İlüzyon

Profesyonel Satışçıların Sırları ve Yönetimde İlüzyon
Amaç
Yeni ekonomik düzene uyum sağlayamayan, kurumsallaşmamış işletmelerde satış
fonksiyonlarına gereken değer verilmez. Tepe yöneticilerinde herkesin bu işi kolaylıkla
yapabileceği düşüncesi hakimdir. Bu işletmelerde uzmanlaşmanın da hiçbir önemi yoktur. İhtiyaç olduğunda bir muhasebe ya da finans uzmanının bile satışçı olarak görevlendirildiği vakalara çok sık rastlanır. Tüm bu nedenlerden dolayı Türkiye’de ciddi boyutlarda satış ve pazarlama elemanı enflasyonu yaşanmaktadır. Ancak nitelik olarak bunların büyük çoğunluğu (yönetim kademelerinin hatası nedeniyle), deneyimsiz ve bilgisiz durumdadır.
Eğitimin amacı geleceğin satış yönetim tekniklerini, işletmelerde hakim unsur haline
getirmektedir. Gerçek satışçılığın nelerden oluştuğunu, başarı için hangi kriterlerin gerektiğini anlatmaktadır. En deneyimli satışçıların bile satış mesleğinde göremediklerini, düşünemediklerini ya da fark edemediklerini çarpıcı bir biçimde anlatmayı amaçlamaktadır.
İçerik
· Stratejik Satış Yaklaşımı
· Satış Yönetiminde Mutlaka Bulunması Gereken Özellikler
· Çantalı Satışcı Heyecanı
· Para Kazandıran Satışcılığın Sırları
· Başarılı Satışın Altın Kuralları
· Satış Sanatı ve İtiraz Karşılama Yöntemleri
· Satış Yönetiminde İletişimin Önemi ve Yeri
· Stres ve Satış Yönetimi
· Satış Örgütlerinin Amaçları ve İdealleri
· İdeal Satış Organizasyonları Nelerdir
· Satış Organizasyonlarında Eğitim Konusunda Bilinmesi Gereken Her şey
· Satış Kapama Teknikleri
· Kişisel Satış Yaklaşımı
· Satış Tutundurma Yöntemleri

· Müşteri Odaklı Satış Anlayışı
Eğitimin kazandırdıkları
· Profesyonel Satış Sırlarının Öğrenilmesi
· Başarılı ve Katma Değer Yaratan Satışçılığın İşletmede Uygulanması
· Müşterileri Anlamanın ve Onların Tarafından Bakabilmenin Yolları
· Milyar dolarlık Satış Cirolarına Ulaşmanın Stratejisi
· Satış Departmanında Yükselmek İçin Yapılması Gerekenler
· Satış Organizasyonu Nasıl Kurulur ve Nasıl Daha İyi Motive Edilir
· Herkes Satışçi Olamaz, Örgüt İçinde Kimlerin Satışçı Olarak Seçilmesi Gerektiğinin Öğrenilmesi
· Müşteri İtirazlarının Daha Kolay Karşılanması ve Daha Çok Satış Yapmanın Yöntemleri
· Satış Yönetiminde İnsanlar Satışa Nasıl Odaklanmalı, Yöneticinin Görevleri Nelerdir
· Satış Bir Takım Oyunudur, Oyunun Neresinde Yer Alınırsa Başarılı Olunur
· Satışta Yapılmaması Gereken Ölümcül Hatalar
Kimlere: Tüm Satış ve Pazarlama personeline ve alt-orta kademe yöneticilere
Süre: 2 gün

13 Ocak 2014 Pazartesi

Kalabalık Şehirlerin Yalnız Kadınları

Uygarlık tarihine kadının tarihi açısından bakıyorum da…Neydi kırsalda kadının çilesi? Sabahtan akşama kadar karın tokluğuna çalışıp çabalayıp bir de üstüne kaba davranılmak mı? Çocukları üzerindeki emeğiyle doğru orantı var mıydı onların üzerindeki hakta?
Elinden avucundan zorla alınan yaşamını geri alıyor kadın şehirde. Madem çalışıyor, evini kurup çocuklarını da destek almadan büyütüyor o halde bir de üstüne kendisine kaba davranacak erkeği ve onun ailesini ne yapsın?
Kadının özgürleşmesinin yan etkisi, her özgürleşmede olduğu gibi- yalnızlaşmadır.
Girişimin siyasi olduğunun farkındayım ama daha iyi nasıl ifade edebileceğimi bulabilmek için uğraşıyorum hala. Kadının adını siyasetten çekip çıkarabilmek mümkün mü? Ben sanmıyorum. Üstelik artık feminizmden vaz geçilerek ya da başörterek vs ile de tarih geri sarılamaz.
Elde var yalnızlık. Özgür ama yalnız kadın!
Özgür ama yalnız kadın ne yapsın?
İyi haber; neyse ki bu bir geçiş dönemi. Yalnız kalan kadın, kendi haklarını öğrenip korumayı da bildikçe kendi sınırlarını koruduğu ilişkileri kurmayı da öğrenebiliyor.
İşte yaşamın en insanca kulvarına giriş de böyle gerçekleşiyor. Çünkü böylesi bir ilişkide korkular yerini özgürce paylaşımlara yol açan iletişimlere bırakıyor. İlişki destek ve dayanışmaya dönüşüyor.
İlk önce yalnız kadın kendi sınırlarının ve gücünün farkına varıyor. Kendisini nasıl ifade ediyor? Yeni tanıştığı bir erkeği tanımak için hangi adımları atıyor? Kendisini ona nasıl anlatıyor? Bu karşılıklı diyalog akışı, ilişkinin günlük kurulumunun sağlıklı iletişimi meselesidir. Başlangıç seviyesinde danışanlarımdan en sık duyduklarım arasında “bana bunu söylemekle acaba ne demek istedi” diye bana sormaları oluyor. Bunu o kişiden başka kim bilebilir ki? Falcılar bilemez! Astrologlar bilemez! Eş dost akraba bilemez! Danışanlarıma “neden bunu kendisine sormuyorsun?” diyorum. Onlar da bana; “ama o zaman benim hakkımda ne düşünür?” diyorlar. Bunu da yine o kişiden başkası asla bilemez. Ve adına sahici tanışma dediğimiz durum böylece yapılanabilir ancak. Ayrıca sizin hakkınızda ne düşüneceğini kontrol etmeye çalışmak yerine onunla birlikte kurduğunuz uyum alanlarını çoğaltmaya çalışmak daha doğru olmaz mı? Ve uyuşmazlığın keskin olduğu bölümler üzerine birlikte çalışmak sürdürülebilir bir ilişki adına kaçınılmaz değil midir?
Yalnızlığın getirdiği avantaj sorumlulukların azalması gibi dursa da, uyumlu biri olmaktan kaçınmak için de “yalnızlık” kullanışlı bir mağara olarak hizmetimizde.
Biz kadınlar kendi iletişim gücümüzü karmaşa yaratmak için gayet iyi bir şekilde kullanmaya açığızdır da iş kendimizle karşımızdaki arasındaki bağlanma dokularını işlemek için gereken gücün sorumluluğunu üstlenmek olduğunda kaçarız… Erkeğin iletişim beceriksizi olduğu mitine, falcılara, kankalara, kuaför salonlarına, hımm alışverişe!!!
Oysa ki durum gayet net ve kaçınmaya neden olacak bir durum yok ortada. Her birimiz kendi kişisel özelliklerimizle biricik varlıklarız ve sevilmek için yeterli donanımlarımız vardır. Uyum için gereken uzlaşmayı adım adım kurabilmek için HER AN diyaloga ihtiyacımız vardır. Diyaloğu gerekirse başlatmak, gerekirse öğretmek ve gerekirse sürdürmek “şehirli ama yalnız kadının” yeni gelişim alanıdır.

10 Ocak 2014 Cuma

Ben Blogger’ın Zeki, Çevik Ve Ahlaklısını Severim

Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün hafızalarımıza kazınan “ben sporcunun zeki çevik ve aynı zamanda ahlaklısını severim’’ sözünü duyduğumuz gibi özümsemeden, akıl süzgecimizden geçirmeden kavramaya çalışırsak hayattaki birçok işimiz de başarısızlık yaşayabiliriz.

Her ne kadar sporcular için söylenmiş olsa da her işimizin başında esas olarak tanımamız gerektiğini düşünüyorum. Bu güzel sözü blogger’lık üzerine yoğunlaştırarak, günümüzde blog yazarlığının geldiği noktaları irdelemeye çalışalım.
Hemen hemen herkesin bir bloğu var lakin bu bloglar arasında başarı elde etmiş olanları, belirli bir okura hitap edenleri bulup ayıklamak bile başlı başına bir iştir.

Blogger zeki olmalıdır.

Zekadan kasıt nüktezan bir tip veyahut beyninin loplarını diğer insanlardan daha fazla yüzde ile kullanan bir kişilik kastım değildir. Blogunda yer alan yazıları Allah’ın kendisine bahşettiği zeka ile tertipli ve düzenli bir şekilde yazmalı ve azda olsa etrafına bakarak bloğunda yazacak konuları taramalıdır.

Blogger çevik olmalıdır.

Madem blog yazıyoruz o halde bloğumuzun konusu ile ilgili yada ilgilendiğimiz konularla alakalı olarak etrafımızda gelişen olayları, gelişmeleri bloğumuza özgün bir yazı ile tabir-i caizse çeviklikle aktarmalıyız. Unutmayalım ki ‘’ilk yumruğu atan’’ pardon ilk yazan kazanır.
 
Blogumuzun tasarımı ile ilgili, kodlarla ilgili, sürümlerle ilgili, versiyonlarla ilgili, araçlar-gereçler ile ilgili gelişmeleri takip ederek bloğumuzu daha iyi hale getirmek için çalışmalıyız.

Blogger ahlaklı olmalıdır.

Blogger ahlakından kastımız tabi ki kişinin karakteristik özelliklerini çerçevelere sığdırmak değildir. Nasıl ki yaşam içinde ailemize, akrabalarımıza, arkadaşlarımıza ve diğer insanlara karşı sorumluluklarımız varsa bloğumuza, diğer bloglara ve blog yazarlarına karşıda sorumluklarımız vardır.

Ahlak kelimesini adap şeklinde de yumuşatarak konumuza dönebiliriz. Blogger, blog adabı çerçevesinde yazmalı, yorum yapmalı, okumalı ve paylaşmalıdır. Her blogger’ın vicdani olarak uyması gereken kurallar şeklinde sıralayabileceklerimiz vardır. Bloglar özgün olmalıdır ki her geçen gün bilgi kirliğinin arttığı internet alemini bir nebze olsun koruyabilelim. Aynı bilginin defalarca, aynı şekilde ısıtılıp ısıtılıp tekrar tekrar önümüze değişik bloglar ile konulduğuna hepimiz şahidiz.

Başka bir mecralarda yer alan yazıları kopyalayıp yapıştırarak içerik hazırlamak hiç etik değildir. Başka bir siteden bir yazıyı olduğu gibi almanız gerekiyorsa bile sonunda alıntı yaptığınız siteyi kaynak göstermeliyiz. Bu hem alıntı yaptığımız bloğa harcanan emeği hem de o emeği harcayan blog yazarına bir katkıdır ve onure etmektir.

Blog adabına uymayan davranışlardan birisi de bilmediği konular üzerine yazılar yayınlayan bloglardır. Bir konu üzerinde yayınlanan yazının altına bir yorum geldiğinde cevap verecek kadar bilgisi olmayan bir blog yazarı o yazıyı okuyanın ve kıymet vererek yorum yapanın emeklerini zayi etmiş demektir.

Bazen bloğunuza gelen yorumlara bakarsınız ve birkaç kişinin yorumlama hususunda ön plana çıktığını görürsünüz ancak bu kişiler genelde sitenize gelen ziyaretçileri kendi sitelerine yönlendirmek için belli belirsiz yorumlar yaparak yorum içine kendi sitelerinden bir bağlantı iliştirerek ahlaki olmayan bir tutum sergiler. Zahmet edip yazıyı okumadığı için genel de yorumlar benzerlik gösterir. ‘’Emeğine sağlık, teşekkür ederim, güzel olmuş’’ gibi…

İnternette SEO konusunda pek çok mesai harcayan insan vardır aralarında gerçekten özverili olarak çalışanları tenzih etmekle birlikte yorumlarla sitesine backlink sağlayarak SEO konusunda ilerleyeceğini, sitesinin arama motorlarında üst sıralara çıkacağını sananlar vardır. Bir çok tecrübeli blog yazarı böyle yorumları silerek buna müsaade etmezler.
Blog Adabını maddeler halinde sıralayacak olsak eminim sizin de birçok ekleyeceğiniz madde olur.

Blog yazarlığı, kitap yazarlığına benzer nasıl ki başka kitaplardan alıntı yaparak kitap yazılamazsa, başka bloglardan yazı kopyalanarak içerik oluşturulmaz. Hepimizin birbirimize karşı vicdani olarak sorumluluklarımız vardır. Nasıl ki bir restoranda yemek yerken diğer insanları rahatsız etmemek bir sorumluluğumuzsa, nasıl ki başkasının kazancını gasp etmemek bir insanlık onuruysa blogger olarak da bu ve buna benzer sorumluluklarımız vardır.

8 Ocak 2014 Çarşamba

Bu ağacın her tarafı kanıyor!

Kesildiği ya da gövdesine darbe aldığı zaman kırmızı renkli bir sıvı akıtan bu ilginç ve sıradışı ağaç, Hint Okyanusu kıyısında yer alan Somali sahillerinde bulunuyor. Ağaçtan süzülen kan görünümlü sıvı ise, binbir derdin devası olarak görülüyor

Bunu Biliyormuydunuz.

Sincaplar, dünyanın en sevimli hayvanlarından bir tanesi...Peki, fındıklarını nereye gömdüklerini unutan sincaplar sayesinde milyonlarca ağacın büyüdüğünü biliyor muydunuz?

Üremek İçin Göç Eden Kızıl Yengeç.


Avustralya açıklarındaki Christmas Island (Noel Adası), her yıl Kasım ayında zamanlarda inanılmaz bir doğa olayına şahit oluyor. 

Milyonlarca kızıl yengeç üremek için göç ediyor!

PC toplamak çok mu zor geliyor?

CES 2014'te ilginç teknolojilerinde tanıtıldığını önceki haberlerimizde anlatmıştık. Bugün yine onlardan biri yaşandı. Razer'ın bu yeni ilginç konsepti, masaüstü bilgisayarların donanımlarını yükseltmeyi çok daha kolay bir hale getiriyor. Fuarda  ortaya çıkan 'Project Christine', PCtoplamaktan anlamayan bir kullanıcının bile işini kolaylaştırıyor.

Project Christine'nin amacı, işlemci, grafik işlemci, RAM, depolama sürücüleri, anakartlar ve fazlasını değiş tokuş edilebilen bir hale getirmek. Proje bunun için PCI-Express arayüzünden faydalanıyor. Tüm sistemi baştan aşağı değiştirmek tarih olacağa benziyor. PCI-Expressomurgasına bağlı modüller, herhangi bir sırada eklenebiliyor.
Proje dörtlü SLI grafik kartlarını, birden çok SSD'yi ve RAID depolama birimlerini destekliyor.Modüller, üretici tercih ederse sıvı soğutma gibi ek özelliklerle donatılabiliyor. Tasarım üzerinde bulunan LCD ekran, sistemin durumu hakkında kullanıcıyı bilgilendiriyor. Projenin yakın gelecekte kullanıcılarla buluşmasını temenni ediyoruz.